Gazzeli Hind’in Ardından Bir Vicdanın Ağıdı-1-3
Gazzeli Hind’in Ardından Bir Vicdanın Ağıdı — 1 –
‘Gelin Alın Beni!’
“O an dünya uykudaydı!”
Soğuk bir kış sabahıydı, karanlığın henüz çekildiği saatlerde. Hind Receb, henüz 6 yaşında bir kız çocuğu, ailesiyle birlikte hayata tutunma mücadelesi veriyordu. Gazze Şeridi’nin güvenliğini çoktan kaybetmiş topraklarında, sığınacak bir yer arıyorlardı; umutlarının artık gölgesi bile yoktu.
Aracın içinde, soğuğun ürperttiği havada, Hind’in küçük yüreği büyük bir korkuyla çarpıyordu. Yanında akrabaları vardı — dayısı, dayısının eşi ve üç çocuğu — birlikte çıkmışlardı yola, güvenli bir köşeye doğru. Fakat huzur değil; ölüm kapıdaydı.
Ay 29 Ocak 2024’te, Tel el‑Heva Mahallesi yakınlarında araçları, hedef alındı. Kurşunlar gövdesinde delikler açtı; ön cam paramparça oldu, gösterge paneli çatladı. Araç bir anda sığınak değil, mezar oldu.
Hind, telefona sarıldı. Korku sesiyle konuştu. “Hepsi öldü, gelin alın beni… burada tek kalmak istemiyorum. Çok korkuyorum.” dedi.
Saatler geçiyordu. Ambulanstan, sağlık ekibinden haber yoktu. Araç çevresindeki bombardıman ve ateş, kurtarıcı olmayı değil, felaketi çağırmıştı.
Günün sonunda, 10 Şubat 2024’te araç bulunduğunda Hind ve yanında olan 5 akrabasının cansız bedenlerine ulaşıldı. Kurtarılamamışlardı.
Hikâye sadece Hind’in değil; bir çocuğun hayalini, bir ailenin umudunu yok eden savaşın nafileliğiydi. Uluslararası kamuoyu dikkatini çekerken, Hind’in adı bir filmin ana karakteri oldu: The Voice of Hind Rajab (Hind Receb’in Sesi). Filmde gerçek ses kayıtları kullanıldı, küçük bir kız çocuğunun aracın içinde geçen korku dolu saatlerini yansıttı.
Ve hâlâ…
Hind’in hikâyesi, Kur’ân-ı Kerîm’in şu mısralarını akla getiriyor:
«… kim bir cana kıymışsa bütün insanları öldürmüş gibi olur…» (Maide Sûresi 32)
Bir hayat böylece elimizden bir hışımla alınmış; çığlıkları kayıtlara geçmiş ama yankıları hâlâ var…
Bitiriş
Hind’in sessizliği, bombaların gölgesinde kaybolmadı. Onun adını taşıyan araçlar sergilendi, uluslararası platformlarda anıldı.
Ama bir soru hâlâ duruyor: Bu çocukların çığlığını kim duyacak? Ve biz ne zaman, sesleri bastırılanların hakkını göreceğiz?
Hazırlayan: Mehmet Özçelik www.tesbitler.com
08/11/2025
✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧
Gazzeli Hind’in Ardından Bir Vicdanın Ağıdı — 2 –
‘Gelin Alın Beni!’
“O an dünya uykudaydı!”
Gazzeli Hind’in Son Duası
Gazze’de güneş doğmuyordu artık…
Gök, kara bir duman perdesiyle örtülmüş; çocuk sesleri, molozların arasına gömülmüştü.
Bir zamanlar gülüşleriyle annesinin yüreğini ısıtan, gamzesiyle umudu hatırlatan altı yaşındaki Hind Receb, o sabah annesinin elini sıkıca tutarak evden çıkmıştı.
Ne o el bir daha tutulacaktı, ne de o gamze bir daha gülecekti.
Hind’in gözleri, savaşın kararttığı ufka bakıyordu.
Bir aracın içinde dayısı, yengesi ve üç kuzeniyle birlikteydi. “Biraz daha dayan kızım,” demişti dayısı, “birazdan güvenli bölgeye varırız.”
Ama o güvenli bölge denilen yer, çoktan toprağa karışmış bir hayaldi.
Birden gök gürledi; fakat bu gürültü rahmetin değil, gazabın sesiydi.
Bir roket düştü, araç sarsıldı, ardından bir sessizlik çöktü.
Hind, gözlerini açtığında çevresi kana bulanmıştı.
Yanındaki herkes hareketsizdi.
Yalnızdı.
Ve o an minicik kalbiyle anladı: Bu sessizlik bir felaketin adıydı.
Küçük elleriyle telefona sarıldı, korku titrek sesine karıştı:
“Lütfen beni alın… burada tek başıma kaldım… herkes öldü… ben çok korkuyorum…”
Bu cümle, insanlığın duymak istemediği ama asla unutamayacağı bir nida olarak yankılandı.
Dakikalar geçti, saatler geçti.
Ne ambulans geldi, ne ses…
Sadece bombaların uğultusu ve çökmekte olan bir dünyanın iniltileri…
Hind, annesinin öğrettiği duayı mırıldandı:
“Allah’ım beni koru.”
O dua, Gazze semalarına bir serçe kanadı gibi yükseldi;
ama o semalar artık merhameti değil, demiri ve ateşi taşıyordu.
Günün sonunda, 10 Şubat 2024’te o aracı buldular.
İçinde, Hind ve beş yakın akrabasının cansız bedenleri vardı.
Hind’in gamzesi artık yoktu ama o gamzenin ardında bir insanlık imtihanı kaldı.
Bir çocuk, “Neden?” bile diyemeden gitmişti.
O gün Gazze’nin duvarlarına şu cümle yazıldı:
“Hind’in gamzesi, insanlığın utancına mühür oldu.”
İbret ve Hikmet Özeti
Hind Receb’in hikâyesi sadece bir çocuğun ölümü değildir.
Bu, insanlığın körleşmiş vicdanının, siyasetin kanla yazdığı bir ibret levhasıdır.
Zulüm, masumların kanını dökerek galip geldiğini sanır;
hâlbuki her bir damla kan, zalimin sonunu yazan mürekkep olur.
Hind’in hikâyesi, bize bir kez daha hatırlatır:
Mazlumun ahı, göğe çıkar;
ve gök, mutlaka bir gün adaletle cevap verir.
Kur’ân’dan Ayetlerle
“Kim, bir cana kıymamış veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmamış birini öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de birini kurtarırsa, bütün insanları kurtarmış gibi olur.”
(Mâide Sûresi, 32. Âyet )
“Zulmedenlere meyletmeyin, yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostunuz yoktur; sonra size yardım edilmez.”
(Hûd Sûresi, 113. Âyet)
“Şüphesiz ki zalimler, yaptıklarının cezasını mutlaka göreceklerdir.”
(İbrahim Sûresi, 42. Âyet)
Son Söz
Hind’in gözleri kapandı ama onun duası hâlâ Gazze’nin rüzgârlarında dolaşıyor.
Her bombanın ardından, bir çocuk sesi göklere yükseliyor:
“Beni alın… ben yalnızım…”
Ve o ses, dünyanın vicdanına şu suali soruyor:
Bir çocuk yalnız kalırken, insanlık nasıl uyuyabiliyor?
Hazırlayan: Mehmet Özçelik www.tesbitler.com
08/11/2025
✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧ ✧
Gazzeli Hind’in Ardından Bir Vicdanın Ağıdı — 3 –
‘Gelin Alın Beni!’
“O an dünya uykudaydı!”
Gazze’nin seması, artık gökyüzü değil; karanlığın kundağında bir mezar gibiydi.
Bir zamanlar çocuk çığlıklarının yankılandığı sokaklar, şimdi moloz ve sessizlikle doluydu.
O sessizliğin ortasında bir gamze parlıyordu: Hind Receb’in gamzesi.
Altı yaşında bir çocuk…
Bir gülüşün, bir duanın, bir merhamet duasının timsaliydi.
Ama bu yeryüzü, artık gülüşleri taşımayacak kadar ağırdı.
Bir sabah…
Ne sabahıydı o? Ne gündü, ne gecenin sonu.
Bir kıyam sabahıydı.
Hind, yorgun bir şafakta, annesinin kucağından ayrılıp bir araca bindi.
Yanında dayısı, yengesi ve kuzenleri vardı.
Yüreklerinde bir umut kırıntısı; “biraz daha dayanırsak kurtuluruz” diyorlardı.
Lakin Gazze’de “kurtuluş” artık sadece mezar taşlarında yazan bir kelimeydi.
Bir uğultu koptu, gök yarıldı.
Aracın üstüne ölüm düştü.
Bir anda nefesler kesildi, kelimeler bitti.
Toz bulutunun içinde minicik bir kalp kaldı: Hind’in kalbi.
O küçücük kalp, telefona sarıldı.
Titrek sesiyle, insanlığa bir çağrıda bulundu:
“Lütfen beni alın… herkes öldü… ben tek kaldım…”
Ne acı bir cümledir bu!
Savaşın ortasında, bir çocuğun kelimeleri insanlığın yüzüne tokat gibi çarpmıştı.
Bir çocuk “ben yalnızım” diyordu, ama o yalnızlık sadece bir çocuğa ait değildi;
bu, vicdanını kaybetmiş bir dünyanın ortak yalnızlığıydı.
Saatler geçti, kurtuluş gelmedi.
Ambulanslar, mermilerin gölgesinde geri döndü.
Bir medeniyetin gözü önünde bir çocuğun son nefesi, rüzgâra karıştı.
Ve o gün, insanlık bir kez daha sınavdan kaldı.
Bir çocuk öldü, bir gamze söndü, bir dua yarım kaldı.
Ama o yarım dua, göğe yükseldi.
Rabbine ulaşan o serçe kanadı dua, belki de kıyamet günü insanlığın önüne delil olarak konulacak.
Ey insan!
Bir çocuk “beni alın” diye yalvarırken sen hangi kelimenin ardına saklandın?
Hangi siyasetin, hangi çıkarın, hangi sessizliğin perde arkasına gizlendin?
Bir çocuğun korkusundan daha büyük hangi dava vardır bu dünyada?
Oysa Kur’ân, asırlar öncesinden haykırmıştı:
“Kim bir cana kıymamışken birini öldürürse, bütün insanlığı öldürmüş gibi olur.”
(Mâide Sûresi, 32)
Demek ki bir Hind öldü; ama aslında hepimizden bir parça öldü.
Bir çocuk gitti, ama insanlık küllerinden yeniden doğamadı.
Şimdi o gamze yok;
ama o gamze, bir sembol oldu.
Adaletin suskun kaldığı her yerde, mazlumun dili o gamzede konuşuyor.
Gazze’de toprağa düşen o minik beden, hâlâ gökyüzüne bakıyor sanki.
Sanki diyor ki:
“Ben ölmedim; siz sustunuz.”
Ve belki de hakikatin en ağır cümlesi şudur:
Savaşlar çocukları öldürmez sadece; insanın kalbini de öldürür.
İbretli Netice
Gamzeli Hind’in hikâyesi, bir milletin değil, insanlığın imtihanıdır.
Bir masumun kanı, bin zalimin tahtını sarsar.
Bir çocuk susar, ama onun sessizliği âlemleri inleten bir duaya dönüşür.
Ve her dua, sonunda bir adalet gününü çağırır.
“Zulmedenlere meyletmeyin, yoksa size ateş dokunur.”
(Hûd Sûresi, 113)
O hâlde ey insan,
Hind’in gamzesini unutma.
Zira o gamze, senin vicdan aynandır.
Bir gün dönüp baktığında orada neyi görürsün;
masumun duasını mı, yoksa kendi sessizliğini mi?..
Hazırlayan: Mehmet Özçelik www.tesbitler.com
08/11/2025
![]()

